TÜDEF (Tüketici Dernekleri Federasyonu) Yöneticileri, “Şeker Fabrikaları Satılmasın” imza kampanyasına katılmak ve Tüketiciler olarak “Tüketimden gelen gücü, üretimden gelen gücün yanına koymak” için 16 Mart 2018 günü saat: 11.30’da Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök’ü ziyaret etti.
"ŞEKER FABRİKALARI CUMHURİYET'İN EN ÖNEMLİ KALKINMA HAMLELERİNDEN BİRİ"
Federasyon adına basın açıklamasını okuyan TÜDEF Genel Başkan Yardımcısı Ferda Hekimci, 102 şubeleriyle Şimdi Şeker Fabrikaları Satılmasın kampanyasına destek verdiklerini söyledi. "Kanser olmak istemiyoruz, sağlıklı ve güvenli gıda hakkımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi söz konusu olursa, yurt çağında Nişasta Bazlı Şekerli yiyecek ve içeceklere karşı tüketimden gelen gücümüzle, 'almama hakkımızı' kullanacağız." diyen Hekimci, Şeker fabrikalarının 1926 yılında kurularak Cumhuriyet'in en önemli kalkınma hamlelerinden biri olduğunun altını çizdi.
"DOĞRUDAN VEYA DOLAYLI 10 MİLYON KİŞİNİN GEÇİM KAYNAĞI"
Hekimci daha sonra şu ifadeleri kullandı: "Glikoz şurubu ve fruktoz şurubu olmak üzere iki ana gruptan oluşan Nişasta Bazlı Şeker'in büyük bir çoğunluğu GDO'lu mısırdan üretiliyor. Bunlar, maliyeti düşürmek amacıyla pancar şekeri yerine, şekerlemelerden şekerli ve unlu ürünlere, bisküvi ve geleneksel tatlılardan dondurma, helva, reçel ve marmelata, alkollü ve alkolsüz içeceklerden ketçapa kadar birçok yerde kullanılıyor. Biz 80 milyon tüketicinin, şeker fabrikalarının özelleştirilerek satılmasıyla Nişasta Bazlı Şeker'e mahkum edilmesini ve kolon kanseri, pankreas kanseri, meme kanseri olma riski ve obezite, diyabet, kalp-damar hastalıklarının yanı sıra, alerji ve kısırlık problemleriyle karşı karşıya kalmak istemiyoruz. Pancar tarımı, hayvancılık, ilaç, et, süt, nakliye, alkol, yem, mama ve kozmetik sektörleriyle iç içe geçmiş durumdadır. Doğrudan veya dolaylı olarak 10 milyon kişinin geçim kaynağıdır. Muş gibi, Yozgat gibi öyle iller vardır ki, bu fabrikaları çıkardığınızda oralarda ekonomi çarkı durur. Bir tarafta binlerce küçük köylü tarımı yapan üretici, diğer tarafta ise beş altı glikoz şurubu üreten yatırımcı şirketler bulunmaktadır. Olayın ikinci boyutu da budur." "
"ÖZELLEŞTİRMELER KAMU YARARINA VE HALK SAĞLIĞINA AYKIRI"
Dünyanın doğala döndüğünü, ülkemizdeki durumun aksine ABD başta olmak üzere batı ülkelerinin Nişasta Bazlı Şeker kotalarını düşürerek şeker pancarına önem vermeye başladıklarını ifade eden Hekimci; "Dünya Gıda Örgütü verilerine göre Türkiye dünyada şeker pancarı üretiminde yüzde 7'lik pay ile altıncı sırada yer alırken, şeker fabrikalarının özelleşme sürecinin Nişasta Bazlı Şeker üreticisi Cargill'in son raporu doğrultusunda hızlandığı şüpheleri yoğundur. Türkiye'de Nişasta Bazlı Şeker üretiminin yüzde 90'ının bu şirketin tekelinde olması olayın özetidir. İşte bu kapsamda TÜRKŞEKER'ini halkın malı, öz be öz 'yerli ve milli' olan 14 fabrikasının özelleştirilmesi sürecini biz tüketiciler olarak asla kabullenmeyeceğiz. Kamu yararı ile sağlık ve güvenlik hakkımıza aykırı bu özelleştirme sürecine demokratik yollardan sonuna kadar karşı çıkacağız. Bu amaçla TÜDEF olarak 10 şubemizle Şeker-İş'in başlattığı "Şeker Fabrikaları Satılmasın" kampanyasına destek vereceğiz. Eğer şeker fabrikalarının özelleştirilmesi söz konusu olursa, yurt çapında Nişasta Bazlı Şekerli yiyecek ve içeceklere karşı tüketimden gücümüzle "almama hakkımızı" kullanacağız." diyerek sözlerini noktaladı.
"ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI TÜRK HALKI OLDUKÇA DUYARLI"
Açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök, Şeker-İş Sendikası olarak 12 yıldır Nişasta Bazlı Şeker konusunda mücadele ettiklerini, son dönemde mecliste verilen bir önerge ile Nişasta Bazlı Şeker kotasının yüzde 5’e düşürülmesinin de geç kalınmış ama yine de olumlu bir adım olduğunu vurguladı. Gök; "2 yıla yakındır şeker kurulu olmadığındna Türkiye kota serbestisine Avrupa'dan önce girdi. Nişasta Bazlı Şeker üretiminin 2 yılda hangi seviyeye geldiği bilinmiyor. 2017 yılında sadece Nişasta Bazlı Şeker üreticilerinin Şeker Kuruluna bildirdiği rakamlara göre, 19 bin ton fazla şeker piyasaya sürülmüş. Buna karşın Pancar şekeri tüketimi 300-400 bin ton azaldı. Pancar söküldükten sonra 1 ya içinde işlenmek mecburiyetindedir. Gelişmelere göre Şeker-İş Sendikası olarak program yapmaya devam edeceğiz. Şeker fabrikalarının özelleştirilmemesiyle ilgili Türkiye'nin her kesimi hiç olmadığı kadar duyarlı. Burada milli bir mutabakat var. Buna siyasilerimizin ve yönetenlerimizin seyirci kalacağına düşünmüyorum." dedi. Şeker fabrikalarının satılmasının ekonomik ve sosyo-kültürel olarak problemler getireceğini belirten Gök, "Türkiye'deki şeker fabrikalarının yapılanmasını incelemeden yapılan her türlü özelleştirme, sosyal hadiseleri de beraberinde getirecek. Avrupa Birliği kendine yaptığı 11 yıllık şeker düzenlemesiyle şeker pancarına geçiş için tespitler yaptı. Bu zaman zarfında da pancar ekimi ile ilgili destekler ve teşvikler vererek pancar şekeri üretimine devam kararı aldılar. Türkiye'de bunlar yapılamadı. Özelleştirme neticesinde 25 fabrikanın 17-18'i kapacaktır. O nedenle biz sadece şeker işçisinin işsiz kalmasıyla ilgili bir gündem yapmadık. Göçten, pazardan ve sosyal hadiseleri de gündeme getirerek Türk Şeker Sektörü'nün mutlaka ama mutlaka masaya yatırılarak dünyayla rekabeti gündemine alması lazım. Maliyetleri azaltıp, pancarı ülkemizin bitkisi haline getirmek gerekir. Bizim Ar-Ge yapmamız gerekiyor. Tohumda bağımlı olursak ve fabrikalarımızda yenilik yapmazsak, önünde sonunda uluslararası şeker kartellerinin pazarı haline gelebiliriz." şeklinde konuştu.